CMK’nın 147. Maddesi Nedir? Ekonomik Bir Perspektiften Hakların Değeri
Bir ekonomist olarak her analize şu soruyla başlarım: Kaynaklar sınırlıysa, seçimlerimizi neye göre yaparız? Bu soru yalnızca para ve mal piyasalarıyla değil, insan hakları ve özgürlüklerin yönetimiyle de ilgilidir. Ekonominin özü, kıt kaynakların adil ve verimli dağıtımıysa; hukukun özü de hakların dengeli ve rasyonel biçimde korunmasıdır. Bu bağlamda, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 147. maddesi, bireyin ifade özgürlüğü ile devletin güvenlik ihtiyacı arasındaki dengeli kaynak tahsisini temsil eder.
CMK 147: İfade Alma Sürecinde Hakların Çerçevesi
CMK 147. madde, şüpheli veya sanığın ifadesi alınırken uyması gereken temel kuralları belirler. Bu maddeye göre kişiye:
- Hangi suçla itham edildiği,
- Savunma hakkı ve müdafi seçme özgürlüğü,
- Susma hakkı,
- Kendi aleyhine beyanda bulunmama hakkı,
- Yakınlarına bilgi verilmesi hakkı
bildirilmelidir. Kısacası, ifade alma süreci yalnızca bir bilgi toplama değil, hakların ekonomik dağılımını yöneten bir mekanizmadır. Çünkü her hak, tıpkı bir piyasa unsurunda olduğu gibi, devletin gücüyle bireyin özgürlüğü arasında bir denge kurar.
Hukuk ve Ekonomi Arasında: Rasyonel Seçim ve Hak Yönetimi
Ekonomide bireyler rasyonel karar vericiler olarak varsayılır. Hukukta da şüpheli, ancak haklarını bilirse rasyonel davranabilir. CMK 147 bu noktada, bilgi asimetrisini ortadan kaldıran bir “piyasa düzenleyicisi” gibidir. Çünkü gözaltındaki biri ile devlet arasında güç dengesizliği vardır. Eğer birey, susma veya avukat isteme hakkını bilmezse, bu dengesizlik “piyasa başarısızlığı”na dönüşür. Bu yüzden madde 147, bilgiye erişimi garanti altına alarak, tıpkı bir rekabet kurumunun müdahalesi gibi adalet piyasasında dengeyi sağlar.
Ekonomik terimlerle söylemek gerekirse, ifade alma sürecinde bireyin hakları “kamusal bir mal” gibidir. Her bireyin hakka erişimi toplumsal refahı artırır; çünkü hak ihlali yalnızca bireyi değil, hukukun güvenilirliğini ve toplumun yatırım güvenliğini de etkiler.
Hakların Maliyeti: Devletin Bütçesi ve Toplumsal Getiri
Her hak, bir maliyet doğurur. Müdafi atanması, tercüman sağlanması, adli gözetim süreçleri… Bunların hepsi kamu kaynaklarından karşılanır. Ancak bir ekonomistin bakış açısından bu, maliyet değil, yatırım olarak görülmelidir. Çünkü hukukun düzgün işlemesi, yabancı sermayenin güvenini, yerli girişimcinin motivasyonunu ve toplumun üretkenliğini artırır.
Hukukun ekonomik işlevini ele alan kurumsal iktisat teorisi, güvenli mülkiyet hakkı ve adil yargı sisteminin ekonomik büyümenin temel bileşenleri olduğunu vurgular. CMK 147 ise bu büyümenin mikro düzeydeki yapı taşıdır: bireyin ifade özgürlüğünü koruyarak sistemin bütününe istikrar kazandırır.
Ekonomide Bilgi Asimetrisi, Hukukta Güç Asimetrisi
George Akerlof’un “Limonlar Pazarı” teorisini hatırlayalım: bilgi eksikliği piyasayı çökertir. Hukukta da bilgi eksikliği adaletin çöküşüne yol açar. Şüpheli, haklarını bilmediğinde, sistemde etik ve ekonomik bir çöküş başlar. Bu yüzden CMK 147, yalnızca bir yasal prosedür değil, bilgi ekonomisinin adalet alanındaki karşılığıdır.
Haklar bildirilmezse, birey “bilgisiz tüketici” konumuna düşer. Bu durumda, adalet piyasasında “hak ihlali enflasyonu” oluşur. Sistemdeki her ihlal, güven kaybı yaratır; tıpkı bir piyasada güvensiz yatırım ortamının ekonomiyi küçültmesi gibi.
Toplumsal Refahın Yargısal Boyutu
Toplumlar hukukun şeffaf olduğu ölçüde gelişir. CMK 147 bu şeffaflığı bireyin düzeyinde sağlar. Hakların açıkça bildirilmesi, toplumsal güven duygusunu pekiştirir. Bu, bir ülkenin sosyal sermayesini artırır; çünkü insanlar sisteme güvendikçe, üretim, yatırım ve yenilik oranı da yükselir. Böylece hukuk, makroekonomik refahın görünmez ama en güçlü bileşenlerinden biri haline gelir.
Geleceğe Bakış: Ekonomik Refah ve Hukukun Sürdürülebilirliği
Ekonomik büyüme yalnızca sermaye birikimiyle değil, güven birikimiyle mümkündür. CMK 147 gibi düzenlemeler, bu güvenin kurumsal altyapısını oluşturur. Hukukun öngörülebilirliği, bireylerin risk algısını düşürür; risk azaldıkça yatırım artar, yatırım arttıkça istihdam ve üretim genişler.
Bu noktada şu soruları düşünmek gerekir:
- Bir toplum, adalet sistemine ne kadar güven duyarsa, ekonomik kararlarını o kadar cesurca mı verir?
- Hukukun maliyeti, aslında uzun vadeli refahın getirisi olabilir mi?
- Geleceğin ekonomileri, hak bilincine sahip bireyler üzerine mi kurulacak?
Sonuç: Hukuk Bir Maliyet Değil, Yatırımdır
CMK 147. madde, ilk bakışta bir hukuk normu gibi görünür; ancak derinlemesine incelendiğinde bir ekonomik denge yasası gibidir. Çünkü bireyin hakkını bilmesi, piyasadaki güvenin ve verimliliğin temelidir. Devletin adil davranması, tıpkı doğru para politikası gibi toplumsal refahı artırır. Bu nedenle, hukuk ekonomisinin en kârlı yatırımı, hakların korunmasıdır. Hak bilinci güçlü toplumlar, hem adalet hem ekonomi piyasasında her zaman en istikrarlı oyuncular olmuştur.