Kan Nerede? Alarm Sesini Duyuyoruz Ama Kim Kapatacak?
Bir gece telefonum çalıyor: “Acil 0 Rh– kan aranıyor.” Aynı mesajı haftalardır, bazen günde üç kez alıyorum. İçimden şu cümle taşıyor: Bağışçı eksik değil, düzen eksik. Evet, sert bir giriş bu; çünkü “Kan nerede?” sorusunu artık romantikleştirmeyi bırakıp şeffaflık, sorumluluk ve sistem üzerinden tartışmanın vakti geldi.
“Kan nerede?” sorusunun gerçek anlamı
Bu soru, tek başına bir eksiklik değil; kan tedarik zincirinin her halkasında (bağışçı kazanımı, tarama, bileşen hazırlama, soğuk zincir, transfer, hastane içi yönetim, faturalama) aksayan bir düzenin işareti. Kan bağışı gönüllülüğe dayanır; fakat kanın hastaya ulaşması gönüllülükle değil, ölçülebilir süreçlerle garanti altına alınır. “Kan nerede?” dediğimizde aslında şunu kast ediyoruz: Veri nerede, hesap verilebilirlik nerede, plan nerede?
Bağışçı var; friksiyon daha fazla
İnsanlar bağışlamak istiyor. Ama randevu sistemleri hantalsa, çalışma saatleri sınırlıysa, mobil ekipler düzensizse, ilk bağışta yaşanan bürokrasi “bir daha uğraşmayayım” duygusu yaratıyor. Kan bağışı için doğru yer–zaman eşleşmesi yapılamadığında, potansiyel bağışçı kaçıyor. Bu yüzden SEO notu gibi düşünün: Arama niyeti (bağış motivasyonu) ile varış sayfası (bağış noktası) uyumlu değil. Sonuç? “Kan nerede?” mesajları artıyor.
Stok yönetimi: Raf ömrü kadar dikkat
Kanın eritrosit bileşeni haftalar, trombosit ise yalnızca birkaç gün dayanır. Yani ortada “büyük depo” hayali yok; akış yönetimi var. Bölgesel talep dalgalanmaları, ani travma yükleri, mevsimsel bağış düşüşleri… Bunların hepsi, dinamik stok, bölgesel dengeleme ve anlık transfer planlaması gerektirir. Eğer bu planlar; rota, araç, personel ve hastane kabul kapasitesiyle senkron değilse, stok varken bile hastada eksik yaşanır. “Kan nerede?” sorusu tam da bu uyumsuzluğun yansımasıdır.
Veri karanlığı: Şeffaflık yoksa güven de yok
Kaç ünite kan stokta, kaçı eritrosit/plazma/trombosit olarak hazır, hangi şehirde ne talep patlaması yaşanıyor? Kaç randevu boş, kaç no-show? Bu soruların gerçek zamanlı gösterge panelleri ve açık API’lerle kamuya sunulması gerekir. Kişisel verileri koruyarak elbette. Şeffaflık, hem bağışçıyı motive eder hem de söylentiyi keser. Bugün çoğumuz, “Kan nerede?” diye sorduktan sonra ancak fısıltılardan bilgi topluyoruz. Bu kabul edilemez.
Etik ve ekonomi: “Gönüllü bağış” ile “maliyet” arasındaki çizgi
Bağış ücretsiz; ama testler, işleme, soğuk zincir ve lojistiğin maliyeti var. Sorun şu: Bu maliyetlerin kalem kalem, anlaşılır ve denetlenebilir biçimde açıklanmaması güven aşındırıyor. Kan bankası ile hastane arasındaki süreçlerde fiyatlandırma belirsizliği oluştuğunda, hasta yakınları “Bağışladık, neden bedava değil?” diye soruyor. Cevap net ve şeffaf değilse, sistem meşruiyet kaybediyor. Meşruiyet kaybı, bağışı düşürür; döngü yeniden “Kan nerede?”ye döner.
Provokatif sorular: Tartışmayı açalım
- Gerçek zamanlı kan stoğu panelleri ve bölgesel talep projeksiyonları olsaydı, hâlâ bu kadar “acil” mesaj alır mıydık?
- Hastaneler arası kan transfer protokolleri otomatik ve ölçülebilir olsa, “kan var ama yanlış yerde” problemi biter mi?
- No-show oranlarını düşürmek için randevu cepten iki tıkla “yakındaki mobil ekip”e yönlendirilemez mi?
- Maliyet şeffaflığı halka açık, düzenli denetimli ve sade dille sunulsa, bağışçının güveni büyümez mi?
- Her belediyenin, üniversitenin, AVM’nin aylık bağış hedefi olsa ve panolarda yayınlansa—rekabet duygusu bağışı artırır mı?
İletişim dili neden bu kadar eski?
Bağış çağrıları hâlâ “acil” ve “dramatik” tonla yapılıyor. Oysa davranış bilimi bize şunu söylüyor: İnsanlar kararlı, net ve takip edilebilir davetlere daha çabuk “evet” der. “Kan nerede?” kampanyasının dili, panik değil, plan üretmeli. “Bugün şu mahallede şu kadar trombosit açığı var; şu noktaya gelirseniz 25 dakikada süreci bitiriyoruz; sonucu şu panelde göreceksiniz.” İşte güven, böyle inşa edilir.
Ne yapılmalı? (Somut öneriler)
1) Şeffaflık ve teknoloji
- Şehir ve bileşen bazlı canlı stok haritası ve açık API.
- Randevu–harita entegrasyonu: En yakın uygun saat, yürüme/ulaşım süresi, tahmini işlem süresi.
- No-show azaltma: Otomatik hatırlatıcı, tek tıkla erteleme, bekleme listesi algoritması.
2) Lojistik ve süreç
- Soğuk zincir izleme: Her üniteye izlenebilirlik etiketi; hatalı taşıma anında uyarı.
- Bölgesel dengeleme: Talep artışı anında komşu illerden otomatik transfer tetikleyen protokoller.
- Hastane içi akış: Transfüzyon komiteleriyle günlük kullanım tahmini ve israf raporları.
3) Etik ve iletişim
- Maliyet şeffaflığı: İşlem kalemleri ve denetim raporları halka açık.
- Topluluk ortaklıkları: Belediyeler, üniversiteler, işletmeler için aylık bağış hedef panoları.
- Dil dönüşümü: “Acil!” yerine “Şu ilçede bugün 18 ünite trombosit açığı var—hedefe beraber ulaşalım.”
Okuru harekete geçirecek kısa yol
Bugün kan bağışı için üç adıma ihtiyacınız var: (1) En yakın noktayı bulun; (2) Randevu alın ve takvime sabitleyin; (3) İlk bağış sonrası kendinize bir hatırlatma döngüsü kurun. Unutmayın, trombosit gibi bileşenlerde düzenlilik hayat kurtarır. Bir defa iyi hissetmek güzeldir; ama sistemi öngörülebilir kılan şey, tekrardır.
Son söz: “Kan nerede?” diye sormak yetmez, adres göstermek gerekir
Bu yazı bir sitem değil; bir çağrı. Veri açıklığı, süreç disiplini ve insana saygı ile “Kan nerede?” sorusunu tarihe gömebiliriz. Bağışçıyı suçlamadan, hastayı bekletmeden, kurumları savunmaya sıkıştırmadan… Hepimizin payı var. Şimdi top, karar alıcılarda ve bizim takvimlerimizde. Kan nerede? Doğru planla, tam burada. Şimdi harekete geçelim.